
Koronavirüs (COVID-19) salgınına karşı alınacak önlemleri açıklayan uzmanlar, sürekli başkaları ile aramıza “sosyal mesafe” koymamızı söylüyorlar. İyi de nedir bu sosyal mesafe? Açıklayalım:
1960’lı yıllarda çevre ve davranış arasındaki etkileşimi incelemeye yönelik yeni bir yaklaşım ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımın öncüleri arasında Sommer (1969), Hall (1966), Barker (1968) ve daha birçok sosyal psikolog ve antropolog yer alır [1]. Örneğin Sommer, fiziksel çevrenin sosyal etkileşim üzerindeki etkisini incelediği bir çalışma yapmıştır. Bu çalışmada bir evdeki mobilyaların yerlerini değiştirip yeniden düzenlemenin o evde ikamet edenlerin etkileşim kalıplarını değiştirdiğini göstermiştir. Daha sonraki araştırmalarında da, insanların kütüphane ve hastane gibi gerçek yaşam ortamlarında sosyal etkileşimleri düzenlemek için fiziksel çevreyi nasıl kullandıklarını incelemişlerdir.
Davranış ile fiziksel çevre arasındaki ilişkiyi ele alan öncü araştırmacılardan biri olan antropolog Edward Hall (1966), “kişisel alan” (personal space) kavramını öne sürmüştür. Kişisel alan kavramı, insanlar arasındaki ilişkinin niteliğine göre değişmekle birlikte, insanların birbirleriyle etkileşimde bulunurken aralarında korumaya özen gösterdikleri mesafeyi ve açıyı ifade etmektedir. Hall, insanların birbirleriyle etkileşimde bulunurken, karşısındaki kişilere göre değişen dört farklı alan kullandıklarını öne sürmüştür. Bu alanların da ortamın ve sosyal ilişkinin işlevine göre farklı şekillerde kullanılabileceği ve her bir alanın iletişimde dokunma, koku alma, işitme ve görme gibi sözel olmayan farklı ipuçlarının kullanımına fırsat tanıdığı öne sürülmüştür. Söz konusu alanlar şunlardır:
- Mahrem alan: Kişinin vücudundan başlayarak yaklaşık 45 cm’lik bir alanı kapsar. Burası, kişinin bedenini merkeze alan ve yarıçapı 45 cm olan bir silindir gibi düşünülebilir. Bu alana sadece çok samimi olduğumuz kişilerin yaklaşmasına izin veririz, tanımadığımız veya sevmediğimiz kişilerin bize 45 cm’den daha fazla yaklaşması halinde tedirgin olur, geri çekiliriz. Asansörlerde ve toplu taşıma araçlarında tanımadığımız kişilerle yan yana durmak zorunda kaldığımızda hissettiğimiz rahatsızlığın nedeni, mahrem alanımızın ihlal edilmesi ve bu durumdan kurtulmak için geri çekilecek bir yerin de bulunmamasıdır.
- Kişisel alan: 45 cm’den başlayan ve 120 cm’ye kadar olan uzaklığı kapsar. Bu alan günlük hayatımızda yakın arkadaşlarımızla kişisel ilişkilerimizi sürdürürken veya etkileşimde bulunurken kullandığımız mesafe ve alandır.
- Sosyal alan: Bu alan 120 cm’den başlayan ve 360 cm’ye kadar olan uzaklığı kapsar. Şahsen tanımadığımız kişilerle etkileşimde bulunurken, örneğin alıcı ile satıcı arasında olduğu gibi, aramıza en az 120 cm mesafe koymaya çalışırız.
- Kamusal alan: Bu alan 360 cm’den başlar. Diğer bir kişi ile aramızda en az 360 cm uzaklık varsa, bu kişilerle genel veya kamusal alanda etkileşime giriyoruz demektir. Örneğin bir konferansta konuşmacı ile ilk sırada oturan dinleyici arasında en az bu kadar mesafe olması beklenir.
Artık yazının giriş paragrafında sorulan “Nedir bu sosyal mesafe?” sorusuna cevap verebiliriz: Sosyal mesafe, merkezinde bizim yer aldığımız, yarıçapı en az 120 cm olan, gittiğimiz her yere bizimle birlikte giden ve bizi adeta kuşatan görünmez bir çemberdir. Koronavirüsüne karşı bir önlem olarak, başkalarının bize, bizim de başkalarına en fazla yaklaşabileceğimiz mesafe budur. Bu mesafede dur, daha fazla yaklaşma!
Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş
Kaynak: Altman, I. (1976). Environmental Psychology and Social Psychology, PSBP, Vol:2, No:2, 96-113
Hocam çok yararlı bir açıklama.
Hocam bilgilendirme için teşekkür ederim 🙏