
27 Mart 2020 tarihinde yayınlanan Psychology Today dergisinde yayınlanan bir makalenin alt başlığı çok ilginç! Özkontrol ile ilgili araştırmalar, COVID-19 salgını sırasında bize yol gösterebilir mi? Bu yazının ana fikrini paylaşmak istedim sizinle.
Koronavirüs (COVID-19) salgının önlenebilmesi için uzmanlar en az 4 gün veya bir hafta dışarı çıkılmaması gerektiğini, zorunlu olarak dışarıya çıkıldığında da başkalarıyla araya en az 1 metre kadar sosyal mesafe bırakılması gerektiğini, salgının yayılmaması için bunun hayati derecede önemli olduğunu söylüyorlar. Fakat insanlar hem kendilerinin hem de başkalarının sağlığını ve hayatını tehlikeye atmak pahasına “evde kal” önerisine uymuyor, dışarı çıkıyorlar. Neden?
Psikoloji veya çocuk gelişimi ile ilgilenen biriyseniz, yaklaşık 40 yıl önce ilk kez Walter Mischel ve arkadaşları tarafından yapılan ve sonraki yıllarda da tekrarlanan ünlü “Marshmallow Deneyi”ni (ya da Türkçede bilinen adıyla “Lokum Testi”ni) duymuşsunuzdur. Bu deneyde bir yetişkin, okulöncesi dönemdeki çocuklara bir lokum verir ve onlara şöyle der: “
“Bu senin. İstersen bunu şimdi yiyebilirsin. Ama şimdi ben dışarı çıkacağım ve 5 dakika sonra geri döneceğim. Eğer ben dönünceye kadar bekler ve bu lokumu yemezsen, odaya döndüğümde sana bu lokumdan bir tane daha vereceğim”.
Yetişkin bunu söyledikten hemen sonra odadan çıkar ve 5 dakika sonra tekrar odaya girer. Bu sırada odadaki kayıt cihazı çocukların ne yaptığını kaydetmektedir.
Bu deneyde bazı çocuklar, özellikle daha küçük olanlar, lokumun çekiciliğine direnemez ve lokumu yer, bazı çocuklar en azından bir süre kendilerini kontrol eder ve lokumu yemezler ama birkaç dakika sonra daha fazla dayanamazlar ve onlar da lokumu yer. Bazı çocuklar ise ısrarla bekler, lokumun bulunduğu tabağı masanın diğer ucuna doğru iterek kendinden uzaklaştırır, lokuma bakmamaya çalışır, başka yöne bakar veya gözlerini kapatır … ve yetişkin odaya gelinceye kadar lokumu yemez. Yetişkin, kendini kontrol edebilen ve lokumu yemeyen bu çocuklara bir tane daha lokum verir ve artık serbest olduğunu, bu iki lokumu da isterse yiyebileceğini söyler. Bu çocukların nasıl bir iştahla o iki lokumu birden bir lokmada yedikleri görülmeye değer.
Bu deneyin temel amacı, kısa sürede elde edilebilecek olan bir hazzın, uzun sürede elde edilecek daha büyük bir haz uğruna ertelenip ertelenemeyeceğini ve bunu yapabilenlerin özelliklerini tespit etmektir. Araştırmacılar, 4-5 yaşlarındayken bu deneye katılan çocukların 20’li yaşlara geldiklerinde ne yaptıklarını da incelemişler. Küçükken o bir lokumu yememek için direnen, kendini kontrol edebilen ve sonunda iki lokum kazanan çocukların 20’li yaşlara geldiklerinde hayatta daha başarılı oldukları görülmüştür. Örneğin bu çocukların üniversite giriş sınavlarında daha yüksek puanlar aldıkları, daha iyi üniversitelere devam ettikleri, daha yüksek gelir elde edilecek işlerde çalıştıkları, vb. görülmüştür. Bu deney bize, öz kontrolün, kendine veya nefsine hakim olabilmenin, arzu ve isteklerini hemen gerçekleştirmeye çalışmak yerine doyumu erteleyebilmenin insan hayatında ne kadar önemli bir özellik olduğunu göstermiştir.
Anaokulu çocukları gibi davranıyoruz!
COVID-19 salgını karşısında uzmanların önerilerine uyarak evde kalmak yerine, zorunlu olmadığı halde dışarı çıkarak tıpkı lokum testinde kendini kontrol edemeyen anaokulu çağındaki çocuklar gibi davranıyoruz!
Elimizdeki bir kuş, daldaki iki kuştan iyi(mi)dir?!
Koronavirüs (COVID-19) salgını ile başetmeye çalıştığımız şu günlerde, önümüzde iki seçenek var:
(1) 4-5 gün evde kalmak yerine dışarı çıkıp güneşli bahar havasının tadını çıkarmak,
(2) Her ne kadar dışarı çıkmak istesek de kendimizi kontrol ederek evde kalmak. Böylece dışarı çıkarak kısa vadede elde edeceğimiz hazdan vaz geçerek uzun vadede hem kişisel hem de toplum olarak daha sağlıklı günlere çıkmanın hazzını yaşamak.
Bütün uyarılara rağmen evde kalmak yerine dışarı çıkan kişilerin, kısa sürede elde edecekleri hazzı uzun sürede elde edecekleri daha büyük hazza tercih ettikleri anlaşılıyor. Aslında bunun bir tercih olup olmadığı da tartışılır. Bu kişilerin kısa süreli doyumlarını erteleme becerisine sahip olmadıklarını söylemek daha doğru olur. Bu insanlar tıpkı anaokulu çocukları gibi önlerinde duran somut bir ödülü, gelecekte elde edilebilecek daha büyük ama soyut bir ödüle tercih ediyorlar. Üstelik hepimizin sağlığını ve hayatını tehlikeye atmak pahasına. O halde eğitim sistemimiz çocuklarımıza en az kodlama becerisi öğretmeye çalıştığı kadar özkontrol becerisi de kazandırmalı, değil mi?”
Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş