ÖLÜM, ÇOCUKLARA NASIL ANLATILMALI?

Ayşenur KASAP

Psikolojik Danışman /

Eğitim Psikolojisi Yüksek Lisans Öğrencisi

Koronavirüs salgını nedeniyle her gün hasta ve ölü sayısının bütün televizyon kanallarında çocukların da TV izleyebileceği saate yayınlanması, eğitim psikolojisi açısından bazı soruların cevaplanmasını gerektiriyor: Örneğin ölüm, çocuklara nasıl anlatılmalı? Yetişkinler arasında bile konuşulması zor olan bu konuyu birçok yetişkin, çocuklarla konuşmaktan kaçınır. Bu makale, ölüm çocuklara nasıl anlatılmalı sorusunu cevaplamak, ölüm ve yas konusunda çocuklara destek olmaya çalışan yetişkinlere yol gösterici bilgiler sunmak amacıyla yazılmıştır.

Depremler, salgın hastalık, trafik kazaları ve daha pek çok olay ile bu yıl etkisini yakından hissettiğimiz bir şey var: Ölüm. Tıbbi tanımıyla organların iş göremez hale gelmesiyle birlikte biyolojik varlığın son bulmasıdır ölüm. Bir canlının biyolojik varlığı son bulurken geride kalan yakınları ise yas dediğimiz fiziksel, duygusal, davranışsal ve bilişsel açıdan karmaşık bir sürecinin içine girmektedir. Yas kavramı, kayıp yaşayan kişilerde bu kayba karşı verilen uyum tepkilerini ifade eder (Bildik, 2013) ve yas tutmak, sonuna kadar tamamlanması gereken ancak sonuna gelindiğinde kabul ile baş etmeyi mümkün kılan bir süreçtir.

Psikolojik savunma mekanizlarımızdan bastırma ve inkarı ölüm gerçeği ile baş etmek için sıklıkla kullanırız. Dolayısıyla da ölüm bize yaşamın normal akışının dışında gibi gelmektedir. Varlığını inkar etmek benliğin kendini acıdan, elem ve kederden, belirsizlikten koruma yöntemidir. Diğer bir yöntem de bastırmak ve unutmaktır.  Oysa sürekli bastırılan ve inkar edilen ölüm, bilinçli bir şekilde ele alınması gereken önemli bir konudur.

Çocuklarda Ölüm Kavramı

Çocukların ve ergenlerin ölüme ilişkin inançları ve tepkileri yaşla birlikte değişmektedir. Bebeklik döneminde ölüm kavramı yoktur ama bakım verenin yokluğunun farkındadır. 3-6 yaşlarında ölüm geçici ya da kademeli, geri dönülebilir ve nihai olmayan bir durum olarak görülür; büyüsel düşünme hakimdir. 6-9 yaşlarında çocuklar ölümü kendi suçu olarak görür. Ölümü bir cezalandırılma gibi algılar Ölümün bir sona erme ya da yaşam işlevlerinin durması olduğunu kavrayışı kademeli olarak gelişir. Yedi yaşlarında ölümün kaçınılmaz ve herkesin başına gelebilecek bir durum olduğunu kavramaya başlarlar. 9-12 yaşlarında ölümün bilişsel olarak farkına varılır. Ölümün bir son olduğu algılanır. Ergenlik döneminin başladığı 12 yaşından itibaren birey için artık ölüm geri dönülmez ve mutlak bir gerçektir ama kendileri için uzak bir gelecekte olacağına inanılır (Bildik, 2013).

Ölüm karşısında gösterilen tepkiler de gelişim dönemlerine göre farklılaşmaktadır. Genel olarak kayıp sonrasında çocukların en çok hissettikleri duygular çaresizlik, terk edilmişlik, üzüntü, keder, suçluluk, öfke, kaygı ve korkudur.

Ölüm kavramının anlaşılabilmesi için dört öğe tanımlanmıştır (Ürer, 2017):

  1. Geri dönülmezlik. Ölen kişinin geri gelmeyeceği, bedenin tekrar canlandırılamayacağı,
  2. Son bulma. Ölüm bedensel işlevlerin ölümle beraber sonra ereceği,
  3. Kaçınılmazlık. Tüm canlıların bir gün öleceği,
  4. Nedensellik. Fiziksel ve biyolojik etmenlerin ölüme neden olacağının kavranması.

Bu kavrayış çocuğun gelişim düzeyine göre değişmektedir. Piaget’in bilişsel gelişim kuramına göre, çocuklar yaklaşık 11 yaşına kadar soyut düşünemezler. Okul öncesinde çocuklar ölümün geri dönülmez olduğunu anlayamazlar. Ölen kişinin ne zaman döneceğini sorabilirler ya da ölüm haberinin ardından ne zaman oyun oynayacaklarını sorabilirler. Onlar büyüsel düşünceye sahiptir. Bir kişinin onun yaptığı bir şey sonucu öldüğünü düşünerek suçluluk duyabilirler. Bu nedenle ölüm nedeni çocuğa söylenmeli ve bu ölümden kesinlikle onun sorumlu olmadığı anlatılmalıdır. Sadece öldü demek çocuk için yeterli olmayacaktır. “O artık nefes alamaz, yürüyemez, bizimle konuşamaz.” şeklinde açıklanmalıdır. Bu sırada çocuktan gelen “Benimle oyun da mı oynayamaz?” benzeri sorulara şefkatle ve samimiyetle “Evet.”cevabı verilmelidir. 

            İlkokul döneminde çocuklar artık ölümün geri dönülmezliğini, yaşamın sonu olduğunu, kaçınılmazlığını ve nedenselliğini algılamaya başlar.

Çocuklarda yaşla birlikte ölüm kavramının anlamının değişime uğradığı, kademeli olarak yetişkinlere benzediği belirtilmektedir.

Ölen kişi hakkında soyut düşünemeyen çocukların “O nereye gitti?” “Ona ne oldu?”gibi sorularına “Cennete gitti.” “Melek oldu.” “Allah onu çok sevdi, yanına aldı.” dendiğinde çocukların iç dünyalarında tahmin edemeyeceğiniz bağlantılar kurulabilir. Örneğin “Allah çok sevdiklerini alıyorsa artık kimseyi sevmeyeceğim!” ya da “Allah beni yanına almıyor. Çünkü beni onun kadar sevmiyor!”gibi düşünceler geliştirebilir. Çocuk üzülmesin diye anlatılan cennet tasvirleri çocuğun “Biz de ölelim o zaman” şeklinde düşünmesine yol açabilir. Bu cevaplar soyut düşünemeyen çocuğun Allah’a karşı öfke geliştirmesine yol açabilir.

            “Kuş oldu”,Bulut oldu”, “Derin bir uykuya daldı” gibi cevaplar ise kuşlardan, bulutlardan korkmaya ve uykuya dalmada güçlüklere yol açabilmektedir.

O seni hep izliyor.” cümlesi çocukların sürekli izlendiğini düşünerek yalnız kalmaktan korkmasına neden olabilmektedir.

Yaşlandı ve öldü.” demek genç ya da çocuk yaştaki ölümlerle karşılaştığında daha çok sarsılmasına, sizin ona yalan söylediğinizi düşünmesine neden olabilir. Bunun için “İnsanlar genellikle doğar, büyür, yaşlanır ve ölür ama bazen yaşlanmadan da ölebilirler. Kazalar, hastalıklar, doğal afetler buna neden olabilir.” diyebilirsiniz. Bu cevabınızın ardından “Sen de mi öleceksin? Ben de mi öleceğim?” soruları gelebilir. “Evet, ölüm de yaşamın bir parçasıdır. Tıpkı doğum gibi normaldir. Şu an sağlıklıyız. Ayrıca hastalıkların çoğu iyileşir. Hastaneler hastaları iyileştirmek için vardır. Kendimize dikkat ediyoruz. Tüm kurallara uyuyoruz. Güvenli bir yerde yaşıyoruz. Seninle çok güzel günler yaşayacağımızı hayal ediyorum.”denebilir.

Ölüm haberi, eğer ölen kişi çocuğun yakınından biriyse çocuk güvendeyken, sessiz ve sakin bir ortamda verilmelidir. Onunla konuşacak kişi çocuğun güvendiği, önem verdiği bir yetişkin olmalıdır. Haber çocuğa yavaş yavaş söylenirse şok hali engellenmiş olacaktır. Yavaş yavaş söylemekten kasıt kademeli olarak açıklamaktır. Öncelikle çocuk cenaze evinin dışında tutularak güvendiği birinin yanına alınmalıdır. Örneğin ölen kişi kardeşiyse ve ani bir kazada ölmüşse “Kardeşin bir kaza geçirmiş. Şimdi hastanede” denebilir. Böylece üzüntü, korku ve kaygıya adım adım hazırlanması sağlanır. Çocuk bu süreçte ölümü kendi kendine aklına getirebilir ve “Kardeşim ölecek mi?” diye sorabilir. Bunun mümkün olduğu söylenmelidir. Bu ihtimali düşünmeye başlayan çocuğa daha sonra ölüm haberi yukarıda açıklandığı gibi gelişim düzeyi dikkate alınarak verilebilir. Eğer çocuk da herkesle beraber cenaze evine getirildiyse o zaman vakit kaybetmeden, başka birinden duymadan önce çocuğa güvendiği bir yetişkin tarafından haber verilmelidir.

“Yas sürecini sağlıklı bir şekilde yaşamaları için yetişkinler çocuklara nasıl yardımcı olabilir?”

Yas tutmak oldukça normal bir süreçtir. Her çocuk bu süreci kendine özgü bir şekilde yaşar. Çocuklarda yas sürecini etkileyen birçok faktör vardır. Bunlar yas yaşayan çocuğun özellikleri, kaybedilen kişi ile olan ilişkisi, baş etme biçimi, kültürel inancı, ruhsal hastalık varlığı, sosyal destek düzeyi, ailenin sosyoekonomik durumu, ölümü algılama şekli, yas süreci esnasındaki sorunlar olarak ifade edilmektedir. Ölümün oluş şekli de yas sürecini etkilemektedir. Ani ölümler psikolojik uyumu zorlaştırabilmektedir. Çocuklarda görülen yas genellikle döngüseldir. Her yeni gelişim dönemiyle beraber çocuk ölüme ilişkin duygu ve davranışlarını tekrar edebilir. Erken çocukluk döneminde ebeveyn kaybı yaşayan bir çocuk, ergenlik döneminde üzerinden zaman geçmiş olmasına rağmen tekrar yas tepkileri gösterebilir. Ölümle baş etme becerileri genellikle erken çocukluk döneminde geliştirilmeye başlar ve yetişkinlikte de kullanılmaya devam eder (Aydın ve Bugay, 2018).

Sizi teselliye gelen kişilerle konuşurken bırakın çocuklar da teselli cümlelerini duysun. Sessiz kalmak, kaçmak çocuk için ölümü tabu haline getirebilir. Önemli olan çocukları üzüntüden ve kederden korumak değil, onlara kaybın üstesinden gelecek becerileri kazandırmaktır. Sağlıklı baş etme yöntemleri uygulayabilmek için duyguları tanımaya ve ifade etmeye ihtiyaçları vardır. Duygularınızı hem sözel hem de fiziksel olarak sağlıklı bir şekilde göstererek onlara örnek olabilirsiniz.

Çocuklar yetişkinler gibi yas sürecinde sözcüklerle kendilerini anlatamayabilirler. Onlar oyunlarıyla, resimleriyle kendilerini daha rahat ifade ederler.

Bazen çocuklar kendilerinden daha kederli bir ebeveyn (bakım veren yetişkin) onlarla ilgilenemeyecek durumdaysa yetişkin rolü oynamaya başlarlar. Hiçbir çocuktan büyüklerin sorumluluklarını alması beklenmemelidir.

Çocuklarla yapılabilecek yas çalışmaları

  • Kaybı yaşadığı dönemde çocuk, oyunlarında ölümü canlandırabilir. Rol oynamasına izin verilmelidir.
  • Ölen kişiyi unutmayacağımız söylenebilir. Birlikte eski fotoğraflara bakarak acı veren anıların yanında olumlu anılara vurgu yapılabilir.
  • Söylenmemiş sözler adıyla bir oyun içinde çocuğun ölen kişiye söylemek istediği ama söyleyemediği ne kaldıysa konuşması sağlanabilir. “Şimdi o burada olsa ona ne derdin? Söylenmemiş ne kaldı?” diyerek önce siz konuşup model olabilirsiniz.
  • “Doğadaki her şey bir değişim içindedir. Mevsimler değişir, bitkiler, hayvanlar değişir. İnsanlar değişir.” Örneğin “Hatırlıyor musun geçen yıl nasıldın şimdi nasılsın?” denerek değişime vurgu yapılabilir. “Yaşamak, büyümek ve değişmek demektir. Değişim, kayba yol açar. Kaybın ardından derin bir üzüntü yaşanır. Buna keder denir”. “Bitkiler ölür, hayvanlar ölür. İnsanlar ölür”. “Ölüm yaşamın doğal bir parçasıdır”. Bu noktada yaşayan bir hayvan ve ölen bir hayvan çizebilirsiniz. Çocuklar insan da çizmek isteyebilir. Bu istekleri desteklenmelidir.
  • Bir kağıdı üçe bölerek bebek ben, şimdiki ben, yaşlandığımda ben resimleri çizilebilirsiniz.
  • “Sevdiğin birine veda etmek zordur. Cenaze törenleri bu vedalar içindir. Ölen kişinin sevenleri buluşurlar. Sen nasıl veda etmek isterdin?” diye sorulabilir.
  • Ölen kişiye mektup yazması istenebilir.

Gereksiz detaylandırmaya girmek, ihtiyacından fazla bilgi vermek, çocuğu hazmedemeyeceği bir yük altına sokabilir. Çocuklar öğrenmeye hazır olduklarında soru sorarlar. Bu yüzden sadece o anki soruya odaklanmanız yeterlidir. O hazır olduğunda yeni sorularla size gelecektir. Cevap veremediğiniz sorular olduğunda ben de bilmiyorum, demekten çekinmeyin.

Uzun süren uyku ve yeme problemlerinde, aşırı stres, korku, öfke ve gelişimsel gerilemeler (konuşan çocuğun konuşmamaya başlaması, tuvalet eğitimini tamamlamışken altını ıslatma, okul öğrendiklerini çabuk unutmaya başlama, vb.) görülmesi halinde bir çocuk psikiyatrisi, psikolog ya da psikolojik danışmandan destek alabilirsiniz.

Kaynaklar

Aslan, B. Ş. ve Buldukoğlu, K. (2019). Yasın aile üzerine etkilerini azaltmak için uygulanan yas destek programları, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 11 (3), 402-417.

Aydın, C. ve Bugay, A. (2018). Okullarda Kayıp ve Yas: Öğretmenler, Aileler ve Okul Psikolojik Danışmanları için Öneriler, Okul Psikolojik Danışmanı E-Bülteni, https://www.researchgate.net/publication/325737330_Okullarda_Kayip_ve_Yas_Ogretmenler_Aileler_ve_Okul_Psikolojik_Danismanlari_icin_Oneriler

Bildik, T. (2013). Ölüm, kayıp, yas ve patolojik yas. Ege Tıp Dergisi, 52 (4),

223-229.

Ürer, E. (2017). Çocuklarda ölüm ve yas üzerine bir inceleme, Dini Araştırmalar, 20 (52), 131-140 (DOI: 10.15745/da.363801)

2 thoughts on “ÖLÜM, ÇOCUKLARA NASIL ANLATILMALI?”

  1. Gerçekten güzel bir yazı olmuş. Keşke daha önce görseydim. Geçen yıl dedemizi kaybettik. Zorlandım çocuklara anlatmakta…

  2. Yine bir travma, yine binlerce ölüm ve biz cocuklara ölümü anlatmayi yeni ögreniyoruz. Cok yararlandim bu yazidan. Tesekkürler…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.