Ne yapıyorsunuz? Bu soru, insanın yaptığı davranışı kimliklemesi (veya adlandırması) ile sonuçlanan kışkırtıcı bir sorudur. Örneğin şu anda size bu soru sorulsaydı, “internette yazılı bir metin okuyorum” diyebilir YA DA “Yeni bir şey öğreniyorum” diyebilirdiniz. Vereceğiniz cevap, aslında o işi tanıtan olası birçok kimlikten biridir. Bu da her işin veya her davranışın birden çok kimliği olduğu anlamına gelir.
Bir iş yaparken onu ne olarak kimliklediğiniz ya da o anda aklınızda ne olduğu, zihinsel olarak neye odaklanacağınızı, neye odaklandığınız da performansınızı belirler. Yani bir kişinin herhangi bir işi ne düşünerek yaptığı önemlidir. Bunu bir örnekle açıklayalım:
Ders kitabındaki yeni bir konuyu ilk kez okuyan bir öğrenci düşünün. Bu öğrenciye “Ne yapıyorsun?” diye sorulduğunda “Kitap okuyorum”, “Ders çalışıyorum” ya da “Yeni bir şey öğreniyorum” diyebilir. Bir işi “Kitap okuyorum” diyerek sürdürmekle “Yeni bir şey öğreniyorum” diyerek sürdürmek, sonuçları açısından çok farklıdır. Kitap okuduğunu söyleyen kişi, kitabı okuduğu sürece düşündüğü şeyi yapmış olmanın rahatlığını hisseder, okuduğunu anlayıp anlamadığı ikinci derecede önemlidir. Yani kitap okumakla o kendisinden bekleneni yaptığını düşünür. Oysa “Yeni bir şey öğreniyorum” diyerek o işi sürdüren kişi, kitap okumanın ötesinde ancak okuduklarından yeni bir bilgi edindiği zaman kendisinden beklenen davranışı yapmış olacak ve o zaman kendini rahat hissedecektir. Bu da kişinin zihninin odak noktasının farklılaşması anlamına gelir.
Şimdi de bu açıklamayı COVİD-19 nedeniyle okulda eğitime ara verilerek uzaktan eğitime geçildiği için artık “okula gidiyorum” diyemeyen çocukların durumuna uygulayalım. Çocuklarımızın genellikle evlerinden TV ve internet yayınları aracılığıyla katıldıkları uzaktan eğitim faaliyetleri nedeniyle okula gitmeleri gerekmemektedir. Dolayısıyla, daha önce “okula gidiyorum” diyen bir çocuğun, okula gittiği sürece başka bir şey yapmasına gerek kalmaz, çünkü o yaptığını düşündüğü şeyi (“okula gitmek”) yapmıştır. Dolayısıyla da görevini yapmış olmanın huzurunu hisseder. Oysa artık çocuğun “okula gitmek” yerine, TV veya internet yayınlarını takip ederek “o günkü konuları öğrenmek” gibi yeni bir görevi vardır. Başka bir deyişle, çocuklar artık yaptıklarını zannettikleri şeyi başka bir şekilde kimliklemek zorundadırlar. Bu bir zihinsel dönüşümdür. Sonuçları itibarı ile okula gitmekten çok farklı olan bu zihinsel dönüşüm, anababaların farkında olmaları ve çocuğun buna uyum sağlayabilmesi için yardım etmeleri gereken yeni bir durumdur
Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş